20 Haziran 2008 Cuma
geyik adamın teşekkürü böyle olur
simultane tercüman arada girip yardımcı olacaktır..
end di entriz go tu.... brick top
şak şak şak şak (evet sahneye birik çağırılıyor alkışlar eşliğinde)
öhm.. ee först of ooll (her şeyden önce) ayd layk tu tenk tu may madır end fadır, oldoğ dey du nat nov ay blov storms in sanal ortam (anne ve babama teşekkür etmek istiyorum, her ne kadar estirdiğim fırtınaların farkına bile varmamış olsalar da, bana hiç destek olmamış olsalar da)
ee.. malorinoks, tenk yu, bi halt ettik ama n'apalım
kara kadife, okuduğum en derinlikli yazılardan birini girdin benim için, daha doğrudüzgün tanışmıyor olsak da.. tenk yu (burada.. ee şey bu türkçe konuşmaya başladı sayın seyirciler)
cin, dont bi engri, bi hepi (cin'ciğim sen gül güller açsın yüzünde diyor, zaten bu herif oldum olası bu cin'e hep toleranslı davrandı canım, boşa değil, zaten kulislerdeki dedikoduları anlatsam dudağınız uçuklar)
olveyz, tam sana propoğz edecektim, kısmet değilmiş (olveyz'i nikah masasında terkedip gitmiş las vegas'taki hızlı evlilik kiliselerinin birinde, o gün bugündür olveyz birik'e küsmüş)
reydiyobengır, zaten sen ne zaman nickimin altına yazsan hep göğüslerim kabarırdı, bak kabardı mesela (parmağını yalayıp göğsünün ucunda dansettirmeye başladı sayın seyirciler, inanılmaz görüntüler izliyoruz)
daaa raa raa raaaa (evet orkestra girdi, teşekkür konuşmaları artık bi dakikayla sınırlandırılmış)
sıtop sıtop da da şşt şşşttt (orkestrayı susturdu, en son edriyın brodi yapmıştı bunu, daha sürecek sanırım konuşması)
mortifera'cığım, yu hev may emesen.. send mi dooz emesen.. bi göndersen.. senn... senn hav biyituful bikam oluuuursuuunn (burayı ben de anlamadım sayın seyirciler)
trevis'ciğim, vi şud go bekkk (bir lost göndermesi olsa gerek), vasati forti rubbish (kırk çöp???)
ve eveeeeettt diyır raff laytning, bu yazıyı aha diyordum bu şimşek bi şeyler demeden yazmamak lazım, sanborn'u da tetikledin, tu of yu bikeym van (ikiniz bir oldunuz) kild mi lağfing til may sayds hört aut laud roling on dı flor (msn gülme emoticonları yolluyor)
sigata, ah ben seni nasıl erkek sandım, sözlükten hesabımı silmeme yanmam buna yanarım asıl (gizli bi kur mu görüyoruz sayın seyirciler)
edviç, sen olmasan bunlar beni sözlükten hatun kaldıramamış bi zavallı sayacaklardı, sana burdan kisslerimi yolluyorum ama sen olmadığın için telafi niyetine bana ödülümü uzatan heli beri'yi kissiyorum (ve evet edriyın brodi taklidi devam ediyor ve heli berinin bademciklerine dalıyor, seyirciler şaşkın sevgili ekran başındaki seyirciler)
daaa raa raaa (orkestradan sadece saksafon çalan eleman girdi, alışkanlık yapmış böyle durumlarda çalmak herhalde sanırım)
şşştt şşştt (onu da susturdu, bu konuşma bitmez)
end faynıli (oh nihayet) zıpır, çiki, holi, mirna, tribal, sebastian, atatörki, siya, aspava.. ay sori.. avasas, hayim, leymar, harvel keitel, hevi novıl, hepinize indivicyuıl indivicyuıl (teker teker) tenk yu..
ayd layk tu dedikeyt diiz lavli entriz tu may lonli end biyitiful end seksii.. hiyır ay em beybii.. ayhh üff.. may lonli end biyitiful dikşınıri, viç ay lav veri maç.. şeym on yu mistır buşş şeym on yu (ve bi michael moore dokunuşuyla konuşmasını bitiriyor)
daaa raaa raa raaaaaa
fade out...
17 Haziran 2008 Salı
tolvon üstü sözlüksel sayıklamalar..
bi de yorum olarak yazacaktım ama baktım kafamdaki şeyler uzun, ben de yeni bi yazı yazmayı tercih ettim.
ya bu geri dönme meselesi üstüne bayağı laf edildi. benim bildiğim zaten hesap kapamanın geri dönüşü yok, ama robin mail at geri gel, mümkün bu yazmış. daha önce geri dönenler de var ayrıca. ama şöyle bi fark var be güzelim. daha önce geri dönenler sözlük moderatörleriyle az biraz kanka idiler. bunu dememin sebebi o kişilerin geri dönüşlerine kolaylık sağlanmış olmasından değil, zaten gidişlerinin farklı mahiyette olması. şöyle ki,
eğer bi dost meclisinden "neyse hacı ben biraz kafa dinleyeceğim" diyerek ayrılırsanız zaten doğası itibariyle kesin bi ayrılık değildir o.. hatta niyetiniz kesin olarak gitmekse bile değildir. aradan zaman geçtikten sonra "lan özledim sizi" deyip geri dönebilirsiniz, bunun bilinçli olarak farkında değilsinizdir ama bilinçaltınız farkındadır. bi nevi kafa izni gibi bi şey olur o ortamdan ayrılmak. ama yok, zaten misafir gibiyseniz o ortamda, kimseyle enseye tokat bi yakınlığınız yoksa o zaman daha ilk gittiğiniz an bile bi kesinlik içerir. benim sözlükten ayrılmam buna benziyor işte.
yani entrapmen ve robin'cim, ben hesabı kapayınca biraz geri dönülmesi zaten baştan imkansız bi halt etmiş oluyorum. ha mail at geri dönersin derseniz, e ben o maile ne yazacam ki, "abi ben ettim siz etmeyin, köpeğiniz olayım beni geri alın" mı.. ne yazarsam yazayım manası bu olacaktır. böyle bi şey yazarsam kendime bütün saygımı yitiririm.
çikita'cım, çok bi alengir yok evet bu ayrılığın temelinde.. ama zaten ortada dönen bi tartışma falan da yok, ne yazık ki basit bi mevzu, n'apalım, ben de isterdim yeri göğü inleten bi ayrılma hikayesi ama anca çıka çıka bu çıktı..
giz'cim, bilmiyorum buraya yazmaya devam eder miyim, kendimi hint kumaşı gibi nimetten saymıyorum, sonuçta yazdıklarımın okunması sözlükte rastgele başlıklar arasında dolanan kullanıcı sayısıyla orantılıydı, buraya yazınca okunmak bizzat buraya bakan insanlarla orantılı olacak. e kimseyi de zorlamıyorum okuyun diye, az biraz da had bilmeli insan.. düşünüyorum da benim kankalardan biri hesap silseydi, buraya yazmaya başlasaydı takip ederdim bi süre ama kısa sürerdi o takip doğruya doğru :pp
neysse işte.. öle..
15 Haziran 2008 Pazar
sen ne güzel saplantımdın.. ekşi abla...
Ekşi sözlük’teki hesabımı kapamış olmam üstüne bari son bi şeyler karalayayım.
Yıllar önce trt’de Gülşen abi diye bi dizi vardı bilen bilir. Orada selim naşit’in oynadığı paragöz bi tipleme vardı. Dizi absürd olduğundan naşit’in paragözlüğü de absürdite düzeyindeydi. Bi gün buna soruyorlardı (tam hatırlamasam da), sana bir milyon dolar verecekler ama bu parayı alman için bir dolarlık banknotu yakman lazım, yakar mısın diyorlardı. Naşit çok düşünüyor ve hayır diyordu, kıyamam ben o banknota, yakamam diyordu.
Şimdi adam paragözse ve mantık çerçevesinde hareket edecekse elbette ki o banknotu yakması onun yararınadır ve paragözlülüğünü doyurmak için çok daha mantıklı bi tavırdır. Fakat paragözlülüğünün absürditesi onu mantıklı davranmaktan alıkoymuş ve sadece bir dolarlık banknotu bile yakamayacağını söylemiştir. Ne kadar saçma.. mı..
İşte sözlük benim için bu derece absürd bi saplantıydı. Bi kere dört senedir -hele son yıl- hayatım sözlük olmuştu. Kendimi ifade etmek için tek yazdığım yer orasıydı, eğlenmek için baktığım tek yer orasıydı, bilgilenmek için baktığım neredeyse tek yer orasıydı, sosyalleşmek, insanlarla tanışmak için tek kullandığım yer orasıydı vs vs vs.. ve tıpkı naşit gibi benim de bi seçim yapma zorunluluğu kondu önüme, ya çaylaklığa katlanacak ve sonra tekrar yazarlığa kavuşacaktım, ya da sözlükte yazamamaya dayanamayıp hesabımı kapatacaktım.
Mantıklı davranma zorunluluğu beni çaylaklığa tahammül etmeye, o banknotu yakmaya zorladı. İki hafta sabrettim gerçekten de, ama o iki hafta boyunca her gün beş yüz defa kontrol merkezine basmaktan, başlıkların üstüme üstüme gelmesinden, her cevaben entry yazma isteği hissettiğimde elimin kolumun bağlanmış olduğunu fark etmekten o kadar yılmıştım ki, ikinci haftanın sonunda hala çaylaklıktan kurtulamayınca, yazar olmak için en az iki hafta daha beklemem gerektiğini, hatta belki o iki hafta sonunda bile tekrar yazar olamayacağım ihtimalini düşününce sözlükgözlülüğüm mantığa galip geldi ve daha fazla dayanamayıp hesabımı kapattım.
Haa yani sözlüğe küstüğümden, başka şeyler denemek istediğimden falan değildi bu yaptığım saçmalık; tamamen dayanamamak, bekleyememek yüzündendi.
Bu noktada örnekler veriliyor, millet kaç ay bekliyor deniyor. Ben de hep aynı cevabı veriyorum, herkesin karakteri farklı diyorum. Bizzat tanıdığım çaylaklar var aylardır bekleyen, ama ben yapamadım n’apayım. Sonuçta herkesin acı eşiğinin farklı olması gibi benim de buna katlanışım başkaydı. Mesela yazarken entry’si kötülenince velvele yapan, edit üstüne edit kasan insanların en büyük acıları da yazdıklarının kötülenmesiyken ben zaten kötülenmesini kabullenerek yazıyordum pek çok şeyi. Yani her insanın kendi umursadığı şeyler farklı oluyor. Eğer bu insanlara misal altı ay çaylaklık mı yoksa karmanda beş yüz puanlık bi düşüş mü diye sorsanız ilkini tercih edeceklerdir, ben tabii ki ikincisini..
Yani bi nevi, kedi kıçını görmüş yara sanmış dokundurmalarından hafif alındığımı söylemeliyim. Bana göre herkesin her farklı cezaya vereceği tepki farklıdır ve ben daha fazla dayanamayıp hesabımı kapadım diye nazlılık, gurur, zayıflık falan gösterdiğim fikirlerine çok da katılmıyorum açıkçası.
Bi de geçen radioheadbanger’la konuşurken şaka yollu bi şey dedim ama aslında doğruydu. Ben sadece sözlük özelinde değil, gerçek hayatta bile bu şekilde davranan biriyim aslında. Dur o lafı kopyalayayım buraya.
yakışıklı değil ama libidik..says:
bi de
ben insan ilişkilerinde bile böyleyim lan :D
görüşmek istediğimi söylediğimde hafif muğlak cevap veren bi kız olursa direkt siliyorum msn'den
aheuaheuaehau
bi de şunu yazmışım evet bu önemli:
ben belirsiz bi şeyi iki hafta bekleyemem ölürüm
bu da benim defom belki ama bu yaştan sonra huylu huyundan vazgeçecek değil ya, en baş edemediğim şey bu belirsizlik hissiyatıdır benim. Çünkü bugüne kadar ne zaman kendimi bi belirsizlik içinde bulsam, o belirsizliğin iyi veya kötü sonuçlanması için şanslar eşit de olsa hep kötü sonuçlarla karşılaştığımdan belki, bi nevi pavlov’un köpeği gibi şartlandım her belirsizliğin kötü sonuçlanacağına sanırım. O yüzden ne zaman muğlak bi durumla karşılaşsam afakanlar basıyor ve sonuçta o şeyi tamamen kaybedecek olsam da (sözlük yazarlığı ya da evet değer verdiğim biriyle olan bütün muhabbetim) illa ki o belirsizlikten kurtulmaya uğraşıyorum.
Neyse işte, sonuç ne, sonuç… ne bilim işte, kurtulduk belirsizlikten ama sudan çıkmış balığa döndük mnkym.. n’apcam ben şimdi lan.. facebook’a girip millete poke falan mı atsam acaba.. hımpf..
8 Haziran 2008 Pazar
6 Haziran 2008 Cuma
merhaba.. ve inşallah anında güle güle...
üstelik bu yazı, tanıdıklarımın "neden, niye" sorularına ayrı ayrı cevap vermektense linkini yollayıp kolay yoldan kurtulamama da yarayabilir. neyse.. bakalım; bu sonrası gelecek yazıların ilki mi, yoksa sadece tek mi.. yarın öğreniriz.
nuri bilge ceylan'ın cannes'da en iyi yönetmen ödülünü alırken "tutkuyla sevdiğim yalnız ve güzel ülkem" lafı üstüne hürriyet'in sayfasında okuyucunun teki "ülkem derken kürdistan'ı kastetti galiba, eğer öyleyse kınıyorum" diye bi lakırdı ..çmıştı. ben de aldım bunu ekşi sözlük'e aktardım ve sonuna da ceylan'ın lafını biraz değiştirerek yazdım. "my lonely and beautiful country and its imbecile nation" diye. daha sonra bu entry silindi ama bundan önemlisi ________ nickli yazar -ki kendisinin hala rol yapan biri olduğunu düşünürüm- bana "sen çok akıllısın" diye mesaj attı. ben de aldım bu mesajı, nick başlığının altına yazdım. cevap falan atmadım, sonrasında açtığı başlıklara da entry yazmadım.
o entry de silindi, çünkü izinsiz mesaj deşifresinden sayılıyordu. e üstüste iki tane legal olmayan entry'm silinince haliyle çaylak statüsüne indirildim. neyse dedik, on tane çaylaklık entry'si gireriz, bi iki güne geri döneriz dedik ama bu sefer kazın ayağı öyle değilmiş onu anladık. çünkü şu an itibariyle altı gün hede saat geçti, hala çaylağız. ha bu çok uzun bi süre değil ama yakın bi geçmişte bi arkadaştan duyduğum bi şeyi hatırladım. sözlükte artık çaylaklık süresinin belli zamanlar olarak ayarlandığı, ya bi hafta ya da altı ay sürdüğünü söylemişti. şimdi bu hesapla eğer yarın hala çaylaklıktan kurtulmamışsam tekrar yazar olmak için altı ayım var demektir ki.. ı ıh, altı aylık sabrım yok benim.
yarın moderasyona atacağım mesajı bile düşündüm.. dur en iyisi şimdi buraya yazayım, yarın da buradan kopyalar yollarım.
"merhaba
ben brick top. sağlam olmayan bi kaynaktan duyduğuma göre sözlükteki çaylaklık süresi ya bi hafta, ya da altı aymış. şu an çaylaklıkta bi haftayı doldurmuş olmamdan dolayı, eğer duyduğum bu şey doğruysa tekrar yazar olmama altı ay var demektir. altı ay çaylak kalmak pek sabredebileceğim bi şey değil. hatta büyük olasılıkla altı ay sonra askerlik görevinde olacağımdan bu benim bi sene boyunca sözlüğü kullanamamam demek olacak ki, bu olasılıktansa hesabımı kapatmayı tercih ederim.
ama ondan önce ufak bi ricam olacak. son entry yedeklemeyi aldığımdan bugüne oldukça zaman geçti, mail adresime son bi yedekleme yollayabilirseniz çok makbule geçecek. sözlükten entry'lerimin silinmesini istemiyorum ama elimde bi kopyasının durması beni çok sevindirir. iyi çalışmalar."
böyle bi şey herhalde.
neyse... dile kolay dört sene... bekleyelim bakalım.